Bir zamanların iktidar partisi DSP, çok uzun yıllardır Meclis dışında. Adı Bülenet Ecevit’le özdeşleşen DSP’nin dününü bugünün ve amaçlarını il başkanı Halim Dedeoğlu ile konuştuk.
DEMOKRATİK SOL PARTİYİ KISACA TANITIR MISINIZ?
Demokratik Sol Parti 1985 yılında rahmetli Bülent Ecevit’in kurmuş olduğu, aslında önce Rahşan Ecevit’in sonra Bülent Ecevit’in yasağı kalktıktan sonra Genel Başkan olduğu ve kurduğu bir parti. İdeoloji olarak Türkiye’de tek sol parti olduğunu söylüyoruz. Nedeni de demokratik sol felsefe adı üzerinde demokratik sol felsefe rahmetli Bülent Ecevit’in ortaya koyduğu bir politikaydı. Hatta CHP’nin genel başkanıyken de demokratik sol ideolojiyi benimsemişlerdi o dönemde. Şu anda zaten sol diye düşünülen mesela CHP kendisini sol değil sosyal demokrat olduğunu iddia ediyor. Sosyal demokratlık kesinlikle Atatürk’ün reddettiği bir siyasi düşünce. Dolayısıyla Türkiye’de şu anda tek sol parti seçime girecek olan tek sol parti DSP’dir. 1985 yılından beridir aşağı yukarı 36 yıldır bu ülkede zaman zaman iktidar olduk, zaman zaman muhalefette kaldık şu anda olduğu gibi ve halkımıza hizmet etmeye çalışıyoruz. 3 kez iktidar olduk ve 3 iktidar süremizde de güzel çalışmalar yapıldı. Mesela Güney Doğu’da GAP projesi ile ilgili ondan sonra köylerin kalkınması ile ilgili. Ecevit’in Çalışma Bakanı olduğu dönemlerde işçilerin sendikal haklarının verilmesi. En son Kıbrıs olayı, Kıbrıs Fatihi olarak rahmetli Bülent Ecevit geçiyor Erbakan ile birlikte ve Atatürk’ten sonra Türkiye’ye toprak kazandıran tek lider Bülent Ecevit. Bunun dışında parti olarak iktidara geldiğimizde genel de ülke hep çok sıkıntıya girdiği zaman iktidara geldik. Mesela 99 yılında iktidar olduğumuz zaman ki ortak koalisyon hükümeti olmuştu. O zaman seçim sisteminden kaynaklanan bir olay aslında çok iyi oy alınmasına rağmen seçim sisteminin getirdiği yanlışlardan ötürü tek başımıza iktidar olamadık ama yine de ülkeye hizmet ettik. Çok kötü noktada olan ekonomiyi daha iyi noktaya taşındı. Tabi taşınırken birtakım risklere girildi. Halkımız riski sevmiyor, refaha alıştığı için pek kemer sıkmaya gelmiyor. Ama bizim partimizin politikasında devlet esastır devlet var olduğu sürece onun altında halkı var olur. Bu bütündür. Bütünün parçaları ne kadar iyi olursa devlet ne kadar güçlü olursa halk da daha rahat ve güçlü olur. Dolayısıyla esas olan devletin varlığıdır. Bunu düşünen bir partiyiz. O anlamda hep bize kemer sıkmak ekonomiyi düzeltmek kısmet oldu. Tam düzelttik ama küresel sermayenin oyunuyla biliyorsunuz Bahçeli’nin erken seçim diye söyleminden sonra erken seçimde barajın altında kendisi de kaldı biz de kaldık. Erken seçim istendiği zaman o dönemde iktidardan düştüğümüzde Avrupa’dan ve Amerika’dan 2 tane heyet gelmişti. Bizim Irak’a girmemiz isteniyordu ama rahmetli Bülent Ecevit bu olaya karşı çıktı. Komşularımızın ülke bütünlüğünden yana olduğumuzu dolayısıyla böyle bir bataklığın içerisine bizim giremeyeceğimizi ifade etmişti. Sonra rahmetli Erbakan’a aynı teklifi götürdüler ama Erbakan’da onu kabul etmedi. Etmeyince de Abdullah Gül ile görüşmeler oldu. Yok efendim yazar kasa atıldı bilmem ne diyerek bir şeyler bahane edilip iktidardan bırakmış olduk. Biz bıraktığımız zaman ki doların rakamı ile şimdi ki rakam arasında büyük uçurum var. Yani kısacası çilesini biz çektik refahını gelen iktidar.
DSP NEDEN KURULDU?
Bizim kuruluş nedenimiz şu. Rahmetli Ecevit inandığı doğrular konusunda çok mücadele etti. Hatta cezaevine girdi. Belli bir süre siyasi yasaklıydı. Ve o dönemlerde CHP Merkez Yürütme Kuruluna haklarını aramalarını istedi anayasal haklarını. Ancak o dönemde sıkı yönetim döneminde askeri darbenin olduğu dönemde bunun bir fayda sağlamayacağını düşündüklerini ifade ederek haklarını aramadılar, o dönemki CHP MHK’sında olanlar. Bunun üzerine siz kendi haklarınızı aramaktan acizsiniz yarın halkın hakkını arayamazsınız deyip CHP’den ayrılıp böyle bir oluşumun içerisine girmek zorunda kaldı nedeni bu.
BÜLENT ECEVİT’İN ÖLÜMÜNDEN SONRA DSP HIZLA KAN KAYBETTİ. BUNU NEYE BAĞLIYORSUNUZ?
Bunda o dönemlerdeki partinin başında olan yönetici konumunda olan arkadaşlarımızın eksikleri de var bunda bir de beklentiler çok farklı. Avrupa, Amerika küresel sermaye bizim işlerimize müdahale ediyorlar. Hala da müdahale ediyorlar. Hatta bir anlayış vardır Amerika’ya gitmeden iktidar olma şansın yok gibi bir anlayış var. Biz genel de böyle şeylere parti olarak karşı olduğumuz için çok fazla ödün vermedik. Ödün vermediğiniz zaman sizi barındırmıyorlar işin gerçeği bu. Mesela şu anda bile TV’lerde Genel Başkanımı pek çıkarmıyorlar. Çıktığı birkaç TV kanalı var o da yeni yeni çıkmaya başladı. Hatta o bile eleştiriliyor. Hep AK Parti’nin güdümünde olan ifade aynen böyle, yayın organlarına çıkıyor acaba AK Parti’ye mi yanaşıyor. Hemen affedersiniz öküz altında buzağı aramaya başlıyorlar. Mesela FOX TV’ye, Halk TV’ye o kadar müracaat olmasına rağmen cevap bile verme nezaketinde bulunmuyorlar yani çıkartmıyorlar. Nedeni de bizim bazı dış politikalarda izlediğimiz dış politikanın tutarlılığından kaynaklanıyor. O dış politikada küresel sermayenin işine gelmiyor. Onların derdi nasıl sömürürüm, nasıl para kazanırım, nasıl yer altı ve yer üstü kaynaklarının kanını emerim onun peşindeler. Dolayısıyla DSP buna izin vermediği için bu tür söylemlerle yola çıktığınız zaman halka bunu anlatmak çok zor. Biz anlatmakta eksik kaldık diye düşünüyorum. Bir de tabi o dönemlerde birileri de halkın konumunu iyi bildiği için bizim insanlarımızda bir garip. Şimdi buraya bir yardım kamyonu gelsin millet birbirini çiğniyor. Yani son yüzyılların küresel sermayenin bizim gibi yarı gelişmiş ülkelerde yarı kapitalist ülkelerde oynadığı oyundur bu. Halkı yoksullaştırırsın sonra bir parça bal çalarsın seçimlerde oyunu alırsın tekrar idare edersin mantığı var. Tabi biz bunu doğru olmadığının hep doğruların söylenmesinden yana olduğumuzu yine söylüyorum devlet esastır ve devlet halkına sahip çıkmak zorundadır. Ne kadar güçlü olursa o kadar sahip çıkar. Siz şimdi dışardan bir sürü borç alıp halkı refaha kavuşturacağım diye düşünürsen geçici refahtır. Bunun sonucu hüsrandır ve bunun cezasını halk çeker. Buna da DSP müsaade etmediği için ne oldu sürekli geriledik. O mantık da olanlarda aksine yükseldi. Türkiye’nin şu anki konumu da belli zaten.
DSP SEÇİME GİRECEK Mİ? GİRME HAKKINIZ YOKSA BUNUN İÇİN ÇALIŞMALARINIZ VAR MI?
Şu anda Demokratik Sol Parti, sanıyorum 14-15 parti seçime girme hakkı kazandı diye YSK ilan etti. Bunlardan bir tanesi Demokratik Sol Parti. Şu an bizim seçime girme hakkımız var. 55 -56 il de örgütlüyüz. Daha önce bir seçimde aslında seçime girme hakkımız varken son anda gasp edildi ve seçime alınmadık. Aslında elimizde resmî belge var. Seçime girebilir denmesine rağmen Türkiye burası ne olacağı belli olmuyor. Kanunlar kişilere göre değişiyor çok üzgünüm. Ama şu anda seçime girme hakkını YSK açıkladı ve gireceğiz inşallah.
DSP İKTİDARA GELSE İLK NEYİ DEĞİŞTİRECEK?
İktidara geldiğimiz zaman ülkemizin sorunları çok mesela 3-4 yıl öncesine kadar dış politikada yanlış politikalar uygulandı. Bu yanlış politikalar bizim komşularımızla olan sorunlarımızı arttırdı. Bütün komşularımızla kavgalı hale geldik. Dolayısıyla ilk gelindiği zaman düzeltilmesi gereken ilk şey dış politikada tutarlı bir politika izlenmesi. Ama son 3-4 yıldır hükümet yiğidi öldürüp hakkını vermek lazım bir sürü şey eksik olmasına rağmen dış politikada dönüş yapıldı. Tutarlı bir politika izlenmeye başlandı. Devletin çıkarına uygun Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkarlarına uygun politikalar uygulanmaya başlandığını görüyoruz. Biz de gelmiş olsak uygulanan politikayı uygulayacaktık. Örneğin Doğu Akdeniz’deki haklarımızın alınması ile ilgili, örneğin Kıbrıs’a sahip çıkılması ki Cumhurbaşkanı’nın çıkışı var, Maraş’ın belli bir bölümü bu bizim hakkımızdır demesi ortalığı ayağa kaldırdı. İngiltere’si, Fransa’sı, Amerika’sı yani bir tane dostumuz yok. Ama Cumhurbaşkanı’nın çıkışı doğru kesinlikle. Orada bir Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti var. Bu devleti tüm devletlerin tanıması gerekir. O politikayı biz de iktidarda olsak biz de dış politikada o politikayı uygulayacaktık. Komşularla olan kavga gürültü ortamı biraz daha barışçıl çözümler aranmaya ve diyalog kurulmaya başlandı. Biz de gelsek aynı şeyleri yapmayı düşünüyorduk. Çünkü komşularımızla ne kadar diyalogumuz iyi olursa barışçıl olursa o kadar huzur olur diye düşünüyoruz. İkincisi ekonomi maalesef şu anda görüldüğü gibi. Çok yıldızlı tablolar çiziliyor ama pazara indiğiniz zaman öyle değil. 8-10 liradan aşağıya bir şey yok. Pazardaki enflasyon oranıyla ilan edilenler ve açıklananlar çok farklı. Dolayısıyla ekonominin düzeltilmesi lazım. Ekonomi nasıl düzeltilir. Bir kere hayvancılık bitti, tarım bitirildi. Ya biz tarım ülkesiyiz saman alıyoruz düşünün dışardan. Dolayısıyla tarımın ve hayvancılığın desteklenmesi lazım. Tekrar tarım ve hayvancılığın ülkemizde eski gücüne kavuşturulması gerekir diye düşünüyoruz. Onun dışında eğitim maalesef 18-19 yıllık AKP iktidarında 4 ya da 5 kere Milli Eğitim Bakanı değişti. Her değişen bakan geldi bir öncekinin yaptığının yanlış olduğunu düşünüp o sistemi de değiştirdi. Şimdi siz A partilisiniz ben B partiliyim siz iktidardayken kendinize göre bir milli eğitim politikası uygularsınız hakkınız. Ben geldiğim zaman o bana uygun değil deyip ben de kendime göre uygulayabilirim. Ama aynı siyasi düşüncenin 4 bakanı da bir öncekinin yanlış olduğunu söyleyip değiştiriyor. Ben şu an eğitimle bilinçli olarak oynanıyor diye düşünüyorum. Hele bir de bu pandemi de olunca maalesef kayıp bir gençlik var şu anda. Biraz daha özgürleştik ama özgürlüğün suyunu çıkardı millet. Benim endişem şu okullar açılamayacak diye düşünüyorum. Yine aynı şeyler gündeme gelecek ve kayıp bir gençlik. Bizim geleceğimiz bunlar. Dolayısıyla eğitim sisteminin de köklü bir değişikli yapılıp bizim geleceklerimize göreneklerimize uygun ülkemizin konumuna uygun, milli değerlerine uygun, milli bir adı üzerinde milli eğitim bakanlığı, Milli bir eğitim sisteminin oluşturulması lazım. Geldiğimiz zaman ilk yapacağımız şey bu olacak eğitimle ilgili. Aslında Milli Eğitim ve Millî Savunma Bakanlığı’nın bağımsız olması lazım. Adı Milli olan 2 tane bakanlık var. Biri gelecek ile ilgili biri de dışarıya karşı savunmamızı sağlayan bir sistem. Bunlar gelen hükümetlerle birlikte değişmemeli. Milli bir politika olmalı. Milli bir savunma politikası, Milli bir eğitim politikası olmalı ve tarafsız olması lazım. Ve hiç değişmeyen politikası olması gerekir.
BİRÇOK SORUNDAN BAHSETTİNİZ AMA SİZCE BUGÜN TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR? BUNU NASIL ÇÖZMEYİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Ekonomi. Ekonomiyi çözmenin yolu insanlara zam vererek çözme şansınız yok. Toplumu rahatlatmak, refah içinde yaşatmak zam yapma yerine var olan yiyeceklerin fiyatlarını azaltmak lazım. Şimdi siz gübrenin fiyatını çok yükseltirseniz, mazotun fiyatını çok yükseltirseniz, vergiler zaten aldığımız mal kadar vergi veriyoruz. Yükseltirseniz ne oluyor maliyet yükseliyor. Maliyet yükseldiği zaman enflasyonda yükseliyor. Dolayısıyla bunun önüne geçilmesi lazım. Yatı olana ucuz mazot ya da ucuz benzin veriyorsun, öbür tarafta çiftçiye kalkıyorsun 2 katı fiyatla veriyorsun. Çiftçinin tarlasını ekecek konuma getirmek lazım. Hayvancılığı desteklemek lazım. Tarım ülkesi ve hayvancılığın çok rahat yapılacağı bir ülke olmamız nedeniyle. Bu arada sanayiyi de unutmamız lazım. Kalifiye eleman yetiştirilmesi konusunda gerekli gayreti gösterip sanayi kuruluşlarını kalifiye elemanları yerleştirip dünya markaları arasına yerli sermayenin güçlendirilmesi sağlanması lazım.
İNSANLAR SİZE NEDEN OY VERSİN?
İnsan profili çok değişti. Geçen gün başka partilerden arkadaşlarlayız. İnsanlar gelip 20 kişiyiz üye olmak istiyoruz ama bizim ne yapacaksınız diyorlar. Yani herkes bireysel kurtuluş da arıyor çareyi. Devletin çıkarı kenara kalmış, kişisel çıkar öne çıkmış. Bir kere bu mantığın terk edilmesi lazım. Biz diyoruz ki devletimiz ne kadar güçlü olursa halkına da o kadar sahip çıkar. Devlet güçsüzse halkına sahip çıkması mümkün değil. Ekonomik olarak söylüyorum. Ne kadar çok üretirsen Milli sermayeni geliştirirsen hayvancılığı, tarımı geliştirirsin o kadar zenginleşirsin. Devlet zenginleştiği zaman halkta zenginleşir. Biz bunları yapmak için oy istiyoruz. Biz belli başlı kişilere iş vermek için değil, biz ülkeyi bu çıkmazdan kurtarmak, çoğunluğun özgür ve rahat yaşadığı bir ortamın oluşturulmasını sağlamak için oy istiyoruz. Sadece ekonomik değil, ülkede adalet sisteminde de sorun var. Kanunlar çok ilginç bir kanun hayata geçirmek için başka bir kanun çıkartıyoruz. Bu kanunu hayata geçirelim diye uğraşmıyoruz, o kanunu hayata geçirmek için başka bir kanun böyle bir mantık olmaz. Bir kere adalet sisteminin gözden geçirilmesi lazım. Adalet Cumhurbaşkanı da hâkim karşısında aynı olmalı, benim vatandaşım da hâkim karşısında aynı olması gerekir. Eğer onu sağlayabilirsek o zaman ülke belli bir noktaya gelecektir. Biz bunun için oy istiyoruz. Adaleti getirmek için ve devletin zenginleşmesi halkını daha refah için de yaşatabilmesi için oy istiyoruz.
MEVCUT İKTİDARI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Mevcut iktidar sağ olsun muhalefetin sayesinde 18-19 yıldır ülkeyi yönetiyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da ifadesi var, “Allah razı olsun diyor Kılıçdaroğlu’ndan sayesinde iktidarız” diyor. Şimdi Türkiye öyle bir hale gelmiş ki bir günde 3 kere 4 kere gündem değişiyor yetişemiyorsun. Bir de kavga üzerine siyaset yapılıyor. Biz Demokratik Sol Parti olarak kavgadan yana değiliz. Biz konuşmaktan yanayız. Eğer insanlar birbiriyle konuşabilirse kavga etmeden sorunlarını çözebilirler. Bizim muhalefet anlayışımız şu diyoruz ki kim iktidardaysa doğru yaptıysa destek olunmalı yanlış yaptığında da yanlışı uygun bir dille söylenmeli artı olarak yanlışın doğrusu ortaya konarak söylenmeli. Sadece bu yanlıştır demekle yetmiyor. Neden yanlış şundan yanlış. Bunun doğrusu şu olmalı diyerek konmalı. Var olan iktidar ekonomi anlamında sınıfta kaldı. Zaten kendileri de ifade ediyor. Milli Eğitim de Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendi ifadesidir, sınıfta kaldık diyor. Dış politikada 4 sene öncesine kadar kötüydük dediğim gibi. Hatta burada Kıbrıs Başbakanı bile kovmaktan beter edilmişti. Ama şimdi sahip çıkılıyor Kıbrıs’a, doğru politika aslında bu. Libya’yla anlaşmalar yapıldı. Şimdi Mısır’la görüşülüyor. Yani dış politikada olumlu gelişmeler var. Şu anda dış politikada mevcut iktidarın yapmış olduğu eylemleri söylemleri sonuna kadar destekliyoruz. Doğru yaptığı zaman alkışlarız ama ekonomi ve eğitim konusunda şu an iyi durumda değiliz. Sürekli göç alınıyor. Tamam biz yardımsever bir milletiz ama bir yere kadar bizim de gücümüz belli. Suriyeliler geldi kaldı. Şimdi de Afganlar başladı gelmeye. Endişemiz var ülkenin yapısını değiştirmeye çalışıyor birileri diye düşünüyoruz. Küresel Sermayenin bir oyunu var inşallah bu oyuna gelinmez diye temenni de bulunuyoruz. Hani birileri Suriyeliler gitsin diyorlar ya gitmez. Kovsan da gitmez. Biz 70’li yıllarda Almanya’ya işçi göndermedik mi? Hangisi geri döndü. Oraya yerleştiler. Herkesin karnının doyduğu yer vatanıdır. Mantık bu. Suriyeli buraya gelmiş dükkân açmış ticaret yapıyorsa gitmez. Bir de biz de bir huy var. Kanalizasyonda bu bölgenin çocuğunu çalıştıramazsın çalışmaz. Aç gezer çalışmaz. O işleri de yapacak birilerine ihtiyaç var. Doktora da var, öğretmene de var, hemşireye de var. Türkiye’nin şu andaki konumu itibarıyla daha iyiye gitmesi için var olan iktidarın dış politika da nasıl ulusalcı bir çizgiye yaklaşıyor ise aynı şeyi ekonomide de ve eğitimde de yapması gerekir. Köklü değişiklikler yapması lazım. Siyasi partiler yasasının değiştirilmesi lazım. Adaletsizliğin ortadan kaldırılması lazım. Diyorsun ki felancı parti PKK destecisidir diyorsun ama milyonlar veriyorsun. Diğer taraftan ben seçime girme hakkı kazanmışım ama bana bir kuruş vermiyorsun örnek veriyorum. Biz de diyoruz ki bunun adaletli olması lazım. Seçim sistemi baraj denilen lanet şey kaldırılırsa o zaman adaletli bir seçim olur herkes kendini rahat ifade eder. Mesela bize oy verecek bir sürü insan oyumuz boşa gidecek diye vermiyoruz. Yüzde 10’u yakalamak kolay değil çok büyük bir sayı. 50 milyon seçmen yüzde 10’u 5 milyon yapıyor. 5 milyon oy almak kolay mı? Ama bu baraj kalktığı zaman insanlar oyum boşa gidecek mi diye düşünmeyecekler. İnandığı partilere oy verecektir. O anlamda şu anda hükümetin dış politikası destekliyorum ben de genel başkanımız Önder Aksal’ın da açıklaması var. Mevcut iktidarın dış politikada doğru işler yaptığını ve doğru işler yaptığı sürece yanında olacağımızı ifade ediyor. Bu birilerine yanaşmak değildir. Doğruya doğru eğriye eğri demektir. Ama iç politikada da yanlışlar var bunların da düzeltilmesi gerekir.
SON OLARAK EKLEMEK İSTEDİĞİNİZ, SEÇMENLERİNİZE SÖYLEMEK İSTEDİĞİNİZ BİR ŞEY VAR MI?
Bize güvensinler oy versinler. Eğer iktidara gelirsek kalkınmayı köyden şehre yapacağız. Milli sermayeyi güçlendireceğiz. Hayvancılığı tekrar eski haline getireceğiz. Bu ne ile olur o insanlara destek olmakla olur. Köylümüze destek olacağız. Gübresini mazotunu uygun fiyata vereceğiz. Maaşlara zam yapmak yerine pazara çıktığınız zaman fiyatların yükselmesinin değil aşağı doğru inmesini sağlayacağız. Aşağıya doğru indi mi zaten alım gücü artacak insanların. O yüzden bize verecekleri oylar boşa gitmeyecektir ve sistem öyle bir hale geldi ki herkes bir ittifakta oy almak zorunda şu anda 2 ittifak gözüküyor. Onlarında ne olacağı belli değil Cumhur ittifakının belli de millet ittifakının ne olacağı belli değil. Ama onların dışında 3. ve 4. İttifaklarında oluşacağını görüyoruz. Biz mutlaka bir ittifak içinde olup meclise gireceğiz diye düşünüyorum. Halkımıza da oylarının boşa gitmeyeceğini söylüyorum. Eğer gerçekten rahat ve huzur içinde yaşamak istiyorlarsa bize oy versinler diyorum.
Yorum yazarak Kocaeli Koz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Koz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Koz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Koz değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Koz Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Koz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Koz editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Koz değil haberi geçen ajanstır.